Merhaba sevgili Keçiciler! Umarım iyisiniz ve her şey yolundadır. Sizlere bu sayıda anlatmak istediğim yer Yavru Vatan’ın nadide kentlerinden Mehmetçik. 2016 yılında 72 kritere en az yüzde elli uyumlu olduğu için Sakin Kentler Birliği olan Cittaslow Ağı’na katılmaya hak kazandı.
Mehmetçik, eski adı ile Galatya… Kentin sınırları içerisinde girdiğiniz andan itibaren kendinizi adeta bir konsol oyununda, tasarımcıların çizdiği bir haritada gibi hissediyorsunuz. Sarı tonları ve binaların iki kattan fazla olmaması insana ferahlık verirken, güneşi tepenizde hissediyor olmanız da her daim bir tatil havası estiriyor. Yoğunluktan kafamı kaldıramadım diyebileceğiniz bir yer değil açıkçası Mehmetçik.
Denize yakın bir bölgede kaldım seyahatim boyunca. Bu kış gününde biraz nispet yapmış gibi olacağım ama sabah 8 de suya girerek başladım her güne. Kıbrıs’ta adettir, denize sabah ve akşam girerler, aksi takdirde serinleme amacına ulaşamazsınız, suyun sıcaklığı banyo sıcaklığına gelir öğle saatlerinde.
Mağusa şehrine bağlı olan ilçenin halkı son derece sakin ve eğlencelidir. Sokaklarda gördüğünüz insanlara rahatlıkla sanki daha öncesinde tanıyor gibi davranabilirsiniz. Zaten onlar size öyle davranacaktır. Halkın çoğu Balanokko Meydanı’nda toplanır, tüm festivaller ve etkinlikler orada yapılır. Meydanın köşesinde bir köy kahvesi vardır ki sanırsınız bir restoran ya da kafe. Alkollü alkolsüz içeceklerin bulunduğu ve cinsiyet eşitliğinin olduğu bir kahvedir orası. Gönlünüzce oturup dinlenebilirsiniz.
Burası Roma döneminden kalmış bir yer aslında. Eski adının Galatya olması da bizlere bir şeyler ifade ediyor. Galyalıların burada yaşadığı söyleniyor ve bazı kalıntılar da bunu destekliyor. Kentteki mimari ve sosyal kültür Roma’yı andırmıyor da değil aslında, fakat dil farklılıkları onların Kıbrıslı olduğu gerçeğini bizlere hemen hissettiriyor. “Gezdirin gendini” lafını duyacaksınız bol bol. Çok da zor değil zaten anlamak ama duyduğunuz kişiye anlamını sorun lütfen 🙂
Galatya’da üretici pazarı ve futbol takımı meşhurdur, ateşli bir taraftar grubu ve son derece becerikli üretici kadınları var. Ayıca inatçı bir kişiliğe sahip oldukları ve inadına her şeyi yaptıkları çoğu Galatyalılar tarafından da anlatılmaktadır. Yine de onların bu özelliklerinin, kararlılıklarının bir dışa vurumu şeklinde izah edilmesi gerektiğine inananlardanım.
Köylüler tarafından anlatıldığına göre İngiliz sömürge döneminde yurtdışına gidip geri dönenler, sağlık kontrolü için belli bir süre “garantinada” tutulurlarmış. O sırada Galatyalı Tayyareciler sülalesinden olan Hacı Ali Dede Hac dönüşünde İngilizler tarafından garantinaya konmak istenmiş. Ancak inadı tutan Hacı Ali Dede, girmemek için liman girişinde diretmeye başlamış. İri yarı olduğundan kendisini tutanları savurmuş. Üzerine gelen 3-5 polis de onunla baş edememiş. En sonunda görevliler, rızasıyla girmemesi halinde kendisini vuracaklarını söylemişler. O da inadından “kurşunu yerim, garantinaya girmem” yanıtını vermiş. En sonunda öyle de olmuş. İşte o gün bugündür Galatyalılar için “Kurşunu yer, garantinaya girmez” derlermiş.
Mehmetçik’te turizm bakımından en dikkat çekici tarih Ağustos ayıdır aslında. Çok sıcak belki fakat en güzel festival bu tarihte oluyor. “Altın Salkım Müzik ve Dans Festivali” tüm Kıbrıs’ta yankı buluyor. Dünya’nın dört bir yanından gelen ülkeler performanslarını sergiliyor, çeşitli sanatçılar konser veriyor.
Gastronomi anlamında da son derece tatmin edicidir Mehmetçik. En önemli lezzetlerinden biri şeftali kebabıdır. Fakat şeftali ile ilgisi yoktur. Tali isminde bir şef mi yapmış o zaman diyeceksiniz 🙂 Bu da değil ama yine de yaklaştınız. Koyun veya keçinin “gömlek” de denilen yağlı iç zarının kıyma, soğan ve maydanoz ile doldurulup, dolma biçiminde sarılmak suretiyle, şişte veya ızgarada pişirilmesi şeklinde yapılan bir kebap çeşididir. İsminin ise şuradan geldiği anlatılır: Vaktiyle Şef Ali isminde biri çok güzel kebap yaparmış. Sonrasında günümüze kadar “şeftali” olmuş:) İster inanın ister inanmayın, durum tüm çıplaklığı ile böyle.
Çok uzattım gibi geliyor. Yazmak istediğim daha çok şey var ama gerisini sizin deneyiminize bırakacağım. Son bir şey daha anlatayım, sonra veda edeceğim, söz.
Mehmetçik ve bu tarz kentlerin civarındaki meyhaneler çok meşhur. Gidip doymamanız ve eğlenmemeniz mümkün değil. Ücret çok makul ama istediğinizi yiyemiyorsunuz, onlar ne isterse onu getiriyorlar. Ama aç kalacağız diye korkmayın, gece yarısına kadar masa hiç boşalmadan yeni şeyler geliyor. Ekstra ücreti sadece içtiklerinize ödüyorsunuz, onun dışında ne yerseniz aynı:)
Size tavsiyem butik bir otelde ya da deniz kenarında kalın. Sabahları ve akşamları vaktinizi değerlendirin, öğle saatlerinde uyuyun. Daha fazla tavsiyeye ihtiyaç duyarsanız da seve seve destek olurum. Sağlıcakla kalın.
NOT: Bizlere orada her seferinde çok iyi ev sahipliği yapan sevgili belediye başkanı Cemil Sarıçizmeli ve Cittaslow Koordinatörü Turgut Değirmencioğlu’na sevgi ve selamlar.